4 Nisan 2015 Cumartesi

Daha iyi bir ben: İnsan Detoxu

Hayatımıza sayısız insan giriyor. Zaman zaman yolda yürürken bile birileriyle tanışıyoruz. Girdiğimiz ortamlarda kendiliğinden oluşan tanışıklıklarımız, arkadaşlıklarımız oluyor. Aşk yaşıyoruz, ilişkilere gömülüyoruz. 

Akıp giden, değişip dönüşen hayatımızda bir şeylerin hep aynı kalmasını beklemek çok çok saçma… İlişkiler de böyle: Evriliyor, değişiyor, dönüşüyor, zamanla kimine toleransımız artıyor, kiminin varlığı bile tahammül sınırlarını zorlar hale geliyor. Sonuç olarak istemesek, bazen kabullenmesek de birileri hayatımızdan çıkıp gidiyor. 

Kardeşimden öte dediğin insanlar bir gün el oluyor, diğer yarım diye hissettiğin adamın bir gün aslında başka birisinin diğer yarısı olduğunu görüyorsun, onsuz da yaşanabileceğini hatta onsuz hayatının şahane olduğunu görüyorsun. Bir süre sonra aslında bu tiplerin varlığının sırtına koca bir yükten başka bir şey olmadığını fark ediyorsun


Bu konudaki fikirlerim bazısına çok acımasız gelse de, hayattan zaman zaman insan ayıklamak çok yerinde bir karar. Enerjinizi yiyip bitirenler, içten içe rekabet edip dostunmuş gibi görünenler, en ufak bir ters düşmede ya da onun hayatındaki en ufak bir denge değişmesinde seni satanlar, hayatınızın alanına sizin izin verdiğinizden daha çok müdahale etmeye çalışanlar… Böyle insanlar, hayatımızdaki konumları ne olursa olsun hayatlarımızdan çıkıp gitmeli…

Çok sevdiğim, değer verdiğim bir arkadaşımdan sırf hayata hep kötü yanından bakıyor diye uzaklaşmıştım mesela… “Ben şanssız bir insan olduğum için…” diye başlayan cümleleri meşhurdu. En dibe battığın anda neşeni yerine getirmek, moral vermek yerine, karamsar dünyasının karanlık cümlelerini üstüne salıp intihara meylettirebilecek potansiyeli vardı. Çok sevsem, kabullenmesem de kötü anlarımda onunla bir araya gelmekten imtina ettiğimi fark edip önce bir şey paylaşmamaya başladım, daha sonra da derinleşen mesafe dolayısıyla koptuk gitti.

Kötü hallerinize üşüşenler var bir de… Sırf merakından ya da kendi halinden daha kötü halde birini görüp rahatlamak isteyen insanların sıkça yaptığı bir şey… Mutluluk ve başarılarınızda arayıp sormayan, mutsuzluklarınızda dost ayağına yatıp “canııımmm nooolldduuu” diye üşüşen, deyim yerindeyse dedikodu malzemesi toplayan ya da bu zayıf andan yararlanıp durumu kendi çıkarına kullananlar… İnanın kimin samimiyetle, kimin sırf bu amaçla yaklaştığını herkes birkaç seferden sonra anlıyor. Atın gitsin… Dostluk felakete üşüşmek değildir, birlikte eğlenmek, aynı şeylere mutlu olmak, paylaşmak, sırf onun iyiliğinden bile mutlu olmak, birbirine bir şeyler katmak, yeri geldiğinde dertleri, kederleri de uzun uzun masaya yatırmaktır, bu masaya yatırış da sadece sizin daha iyi olmanız adına yapılandır, ona psikolojik mastürbasyon yaptırmak değildir


Rekabet edenler… Bu hırs küpleri herhangi bir konuda sizin iyi olmanızı istemezler. En çok okul yıllarında vardı bunlar, sınıfın çalışkanları arasında kanka görünüp kankası kendisinden düşük not alınca sevinenler, aynı erkeğe içten içe oynayanlar, herhangi bir alanda kankasının daha iyi olmasına tahammül edemeyenler… İşin ilginç yanı bu bulaşıcı bir his. Hiç aklınızda yokken onun kendi içinde yarattığı rekabete siz de katılır, siz de kendinizi aynı hesaplar içinde bulabilirsiniz. Ne gerek var enerjinizi bunlara harcamaya, uzaklaşın gitsin.

Birini sevmek, ona gerçekten değer vermek yeri geldiğinde dostunu kendine karşı bile savunmaktır, yani yeri gelip çok sevdiğiniz bir insanın, bir davranışına içerlediğinizde kendinizi durdurup “ama o iyi niyetlidir, o amaçla yapmamıştır” diyebiliyor olmalısınız. En ufak bir ters düşmede satan, kendi hayatındaki her mutsuzluk ve dengesizlikte faturayı size kesen birinden zinhar dost olmaz. Kendi hırslarının, duygularının o kadar esiridir ki rüzgar biraz ters yönden esince sizin tüm kusurlarınızı alt alta diziverir, iyiliği için yaptığınız şeyleri bile kötülüğe yorar, bir de bu tiplerin öyle bir özelliği var ki siz onu hayatınızdan uzaklaştırdığınızda bile hırsları sönmez, sizi arkadan vuracak, irrite edecek şeyler yapmaya, hayatınızın çevresinde dolaşmaya devam ederler. 

Bir de hayatınızı ipotek altına aldığını zannedenler var. Keyifli vakit geçirdiğiniz için sık sık birlikte zaman geçirmeye başladığınızda ondan habersiz başkasıyla görüşemeyeceğinizi düşünen, ona haber vermeden bir şey yapmanızı hazmedemeyen tipler… Kurulur da kurulurlar, onsuz her bir şey yaptığınızda arkasından iş çevirdiğinizi, başkasıyla görüştüğünüzde onun dedikodusunu yaptığınızı kurguladıklarından bu kadar tepki gösteriyor olmalılar, hala mantığını çözemedim çünkü. Ben sosyal medyada paylaşmasam ya da kendi ağzımla sana söylemesem haberin olmaz bile, dolayısıyla bu neyin afra tafrası bilemiyorum bile…

Bu saydıklarımın altına yüzlerce örnek konulabilir, genellikle kadınlar arasında daha derin yaşanan sorunlar olduğunu yazarken fark ettim ama insanız, erkeği de kadını da, yoran, geren, huzursuz edenden uzaklaşın gitsin.

Dünyaya bir kere geliyoruz, ailemizin, işimizin koşullarını her zaman biz belirleyemiyoruz, geri kalan ilişkilerimizin ise her şeyi tamamen bizim irademizle ortaya çıkıyor. Bizim seçtiğimiz belirlediğimiz ilişkilerde yorgunluğa, gerginliğe, abuk sabuk ilişki oyunlarına hiç gerek yok!
Çevrenizde dilinizden anlayan, güzel şeyler paylaştığınız, size kendinizi iyi hissettiren, iyi ki onu tanımışım dedirten insanlar olsun, değerli zamanınızı, enerjinizi de bu güzel insanlara harcayın, yanında mutlu olduğunuz insana sıkı sıkı yapışın, kanınızın son damlasına kadar o insanı kaybetmemek için mücadele edin, enerjinizi yiyip bitiren tayfayı da tarihin karanlık sayfalarına gömün gitsin!

*Görseller internetten alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder